Aklında geçen senden yaz hayalleri,kucağında kah emzirip kah uyuttuğu bebeğiyle bolca uyuyarak,azıcık da 'hadi gelmedik mi daha' diye mızırdanarak düştü Ece kız ada yollarına...Onun derdi deniz,kum,bolca oyun..Hem anneyle hem babayla...Benimki bir nefes, biraz durdurmak hayatı,telaşsız,plansız,saatsiz birkaç günle yeni yerler,güzellikler görme arzusu..Ve isteklerin birleştiği yer bu defa Bozcaada...
Üniversite öğrencisiydim ilk gittiğimde...Akımda lokum gibi üzümleriyle ilk kez gördüğüm kocaman rüzgargülleri,bi de sakinliği,dinginliği...Feribot kuyruğunda o devasa kalabalığı görüp hayal kırıklığına uğrayacağımı düşünsem de adaya varır varmaz,onca kalabalık birden çil yavrusu gbi dağılıveriyor sanki..Bu kadarcık ada bu kadar insanı alır mı diye düşünürken
Karaf Bağ Evlerine varır varmaz sanki bir biz varmışız gibi hissediyorum adada...Yanyana dizilmiş küçük taş evler,ortasında bir kuyu ve çevresinde alabildiğine üzüm bağları,sebze tarlaları..
Vakit akşamüstü,hafif bir rüzgar havada...Kapıda sahibesi İlknur hanım karşılıyor bizi,duruşu bakışıyla bir hanımağa..Öyle derler bana zaten diyor..Ama hoşsohbetli,açık sözlü ve hatta giderken arkamızdan su dökecek kadar da sıcakkanlı...Eşyaları odaya atar atmaz Ece kızı denizle buluşturmaya gidiyoruz....
Ondan fazla plaj var adada,bu nedenle ada kalabalık da olsa plajların merkez dışında olanları gayet sakin..Ayazma'ya gidiyoruz önce..Kumu harika ama suyu buz gibi...Habbele ve Çayır plajlarında su nispeten saha ılık..İlk günü denize giremeden ama kumla suyla hasret gidererek tamamlıyor Ece kız....
Sonraki günler hiç de sıkmayan bir rutinle devam ediyoruz nefeslenmeye...Kalkar kalkmaz ortadaki verandada İlknur hanımın bol çeşitli güzel kahvaltısı..Hiç şehirdeki yalancıktan 'köy kahvaltıları' gibi değil elbette ki...Reçelleri,salçaları elleriyle hazırlamış,domatesi salatalığı sabah koparmış tarladan..Kahvaltı sonrası bahçede azıcık tembellik, bol keyif....Ece hanım çıplak ayak koştururken bahçede, bir çocuk olarak bağevinde tek olduğu için salıncağın keyfini doyasıya çıkarırken ve babasıyla oda kapılarında evcilik oynarken biz de azıcık laflıyoruz İlknur hanımla..
Güneş yakmaya başlamadan denize sonra...Kumdan kale değil pastalar yapmayı,pastaları minicik taşlarla süsleyip otlardan yaptığı mumları üfletmeyi tercih ediyor Ece kız...Kumsalda bile olsa evcilik oyununa vefasızlık etmeyip yemekler pişiriyor,suyla bulaşıklarını yıkıyor...Sonra denizde yüzmeyi değil de zürafasına tutunup bebeğine yüzme öğretmeyi tercih ediyor..Böyle çırpacaksın bacaklarını diyor,kollarınla da böyle iteceksin kendini...Her zamanki gibi o,temkini elden bırakmıyor,babsının yanından pek de uzaklaşmıyor...
Ve ne kadar çok kalırsa kalsın yine de denize doyamayan Ece kızı zar zor ikna edip otele dönüş sonra...Akşamüstü rüzgarları hafif hafif eserken, ada sokakları arasında gezinti...Bağlar tarafından sahile doğru inerken önce Rum mahallesi...Nerde görsem hayran kaldığım eski Rum evleri...Mavi,su yeşili,mor ahşap panjurları,minicik avluları,pencere önüne dizilmiş irili ufaklı saksıları ve hemen her pencere önünden sarkan asmalarıyla harikalar...Çoğu tadilat görüp otele çevrilmiş,ama eskiler de hala ayakta...Ve sahile daha yakın tarafta Türk mahallesi, yollara sarkmış begonviller, abartısız,sade,kapılarında pencerelerinde el işlemesi tülleri olan, ahşap çerçeveli evler, bir turist istilasına rağmen gündelik hayatlarını devam ettiren,akşamüstü sohbeti için kapı önlerinde toplanmş teyzeler....
Ve sahilde akşam yemeği...Hemen önünüzde gemiler,karşıda şimdiye kadar gördüğüm en sağlam kale,Bozcaada...Çok tadilat geçirmiş elbet ama,eksiksiz neredeyse...Yemek sonrası adanın en şirin mekanlarından biri olan Çiçek pastahanesinden adaya özgü bademli kurabiyeleri alıp çınaraltı çay bahçesinde çay keyfine sonra....Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da Ece kızın artık her gece geleneksel hale getirdiği dondurmacılık oyununa katılıyoruz...'Dondurma mı istediziniz bayan?Kaç top?hmmm 2 top,2 para...Su da alırmıydınız?' Yan masalardan da katılanlarla oyunu epeyce şenlikli bir hale getirdikten sonra toparlanıp,yazlık yerlerin olmazsa olmazı meydan tezgahlaranı,incik boncukçularını da gezip otele yollanıyoruz...
Ve vakit bulamayıp yapamadıklarımızla,yaptıklarımızdan tadı damağımızda kalanlarla tatili bir çırpıda bitiriveriyoruz... Dönerken aslında hepimizin aklında olanı Ece kız bir çırpıda söyleyiveriyor..'bidaha gelelim anne buraya tamam mı?' İnşallah,ama bidahakine bayramda değil mümkünse,daha sakin bir zamanda...Biz çok sevdik Bozcaada'yı...Beton yığınlarına dönüştürülmesin,bilmem kaç kaydıraklı yüzme havuzları yapılmasın,hep böyle sade,böyle dingin kalsın ada..
Tazelendik geldik,vakit hazırlık vakti şimdi...Toparlanıp temizlenip yeni bir döneme başlamak vakti...Kreşli,okullu döneme çabucak alışmak dileğiyle..
Sevgiyle..